30 Haziran 2011 Perşembe
harf
boyutlarıyla yakalanan bir deniz gibi hayat..neresinde ve nasıl olunduğu algısal..yapışkanlığında bulunur ölgün anlar..ya da her anda ölen vücud her an tekrar dirilir..nefes..ruhun kullandığı vücuda ait tek şey 'dil'.ve uzaya kazınan kitabelerin mütevazi piyonları..kelime ıslaklığında semanın buhar olmuş bir gezgin..bir yerlerde asılı kalan..ruh esir dil üçlemesi arasında sürüyor serüven.kişiye özel ezelde yazılmış bir seneryoyu oynuyor fert.güzel yada çirkin oynamak kendine bağlı..ebedi oscarı alanlar kazanıyor...
29 Haziran 2011 Çarşamba
'hayalet' istanbul 2011
hayalet
ölgüsüdür saygıdeğer gözlerin
içine akıttığı hayalet
kırılmış süngüsünün
ucu takılı yaslı perdelerin
uçurumunda salıngan
çökeldiğinde bu ikindin
yaprakları kırılgan
ölgüsüdür sevişken gözlerin
'ruh kesikleri' izmir 1999
ruh kesikleri
avuçlarına damlarken melek
örtüsüdür yerin nefes
öperken esirini severek
uçur tüylerini perilerin
karışsın taze sözlere
durgusunda ıssız şehrin
öldür beni öldür hadi
dağılmışken kemiklerim
yalıyor yine bu ıssız kentin itleri
ufalanmış hayallerimi
öldür hadi öldür beni
taşın üstüne serpilmiş
çırılçıplak ars moriendi
vaad
vücud ile mana arasındaki kadim perde, modern insanın şafağıyla birlikte aşılmaz bir duvara dönüşüyor...nicedir bir fin-de-siecle figürü olarak şair, kehanetin gücüne sığınarakortalığa seçıyor ilencini.estetiğin müsekkin etkisiyle mistik şiir idealinden basit kelime simyacılığına değin bir yığın eda, 'şiir-sel' adlı şarkının fütursuz salınımı içinde sürgit genişliyor...ve şimdilerde 'hal'den kesik ,fiyakalı bir hologram suretinde boy gösteren şair, kontrolsüz ışık ve bulanık sularında, giderek 'seyr'in künhünden uzaklaşıyooorrrrrr.....
seyr' istanbul 2011
seyr'
yunus'ca sallanır salıncak
yaylımında eritir
gece
gece ya bitmezse
ayla uzanır yakamoz
uyuşur göz
göl donar buğusunda
donar gece
ya bitmezse
ellerinde urganını asılır
okşadıkça acıtır gece
uzanırken sallanır
sallanırken uzanır
çepeçevre
28 Haziran 2011 Salı
'oyun' denizli 1998
yakalarında ormanın
plastikler yandığında
içinde rengarenk volkanın
izleri var
uçuşan yusufçukların
rüzgara kapıldığında
derenin buharı
günbatımının sıcaklığı
düşüşler
yakala beni
bir balığın kuyruğuna takılmadan
boğulmadan
sularında kalabalığın
kalabalığın surlarından devrilmeden
rutubet
salyalarında ejderhanın
köpürerek sızan
beynimin caddelerinde
bir anı
tırnaklarıyla kazınan
hiç bir zaman kazananı belli olmayan
'gözlerin' istanbul 2011
ölgün bir çiçek yaprağı gibi
kadifeyi andırıyor dokunduğunda
okyanus belki görünmüyor dibi
zaman yok olur içine daldığında
27 Haziran 2011 Pazartesi
'fer' istanbul 2011
Fer
tüm hayatı anlatan
ve içinde bir sır gibi tutan
beni her an öldüren
ve her an tekrar dirilten bakışlar
bu dünyada en çok bakılmaya değer iki şey
ve hiç doyamadan kana kana içmek
aşkı göz bebeklerinden
sakin
ve acele etmeden
'sen' istanbul 2011
sen
ağırlığı var dilimde senin
tenin kadar güzel bu gece söylediklerin
hiç bitmesin
daha da yaklaşıyorsun kaçtıkça
tam dibindeyim bu gece
hareketsiz düşlerim
içimdesin çok içimde
tam dibindeyim bu gece kentin
aksayarak yürürken
ıslatıyor yarasaların salyaları
ölüyorum sensizlikten
optimistik nisan 2011 istanbul
optimistik
köpük köpük dalgaların arasında
eriyen gülüşlerin var
ve yine ayrıldığında kemiklerimden etlerim
ve yine bu kentin rahminde kıpırdanırken bakışlarım
utanıyorum
yorgun ve sıyırık
tırnaklarım kırılıyor tırmanırken saçlarına
bir turist gibi bakışlarım
konaklıyorum bir yerlerinde
omuzundan bakıyorum denize
ve yine ayrıldığımda gözlerin gözlerimden
ve yine bu kentin lağıma düşürdüğü bir taşım
yorgun ve arsızım
atlarken uçurumundan kirpiklerinin
tutunamıyorum
26 Haziran 2011 Pazar
şiir 1 peron ankara 2000
peron
damlalar git gide büyüyor yaklaştıkça yüzüme
komaya girmiş ayın salyaları
çayır kokusundan kılıçlarla saldırıyor vuslata
damlalar!!!itlerin arkadaşları
ordusu ayrılıkların
yarasa karası yanağımda savaşıyor
aşk tuzuyla donanmış gözyaşlarımla
yeniliyorken tam o esnada apani
'nerede ineceksin' diye soruyor
muavin kılığında bir cellat
-A.Ş.T.İ.
peronda iki gönülü birleştiriyor şimşekler
ışın kılıcı soluklarımızın
soluklar ruhlarımızın zamkı
dudağımda küflenmiş tadın
postalımda çamurlar memleketime ait
samimi çırpınırmış serçeler
samimi birer mücahit
asfaltta gülümseyen kedi gözleri
acaba bu lastikler kaç kedi ezdi
kaç kalbi kopardı kaburgalarından
fabrikaları geçerken geri geliyor
üzerindeki kasap önlüğüyle muavin
çenesinden kan sızarak soruyor
'ne arzu ederdiniz bey efendi?'
daha da vahşileştiriyor gülüşüm
-arsenik içeyim susuz
kısa ve acısız olsun ölümüm
defolu yazılar başlıyor..
sevgili arkadaşlar bu bir girizgah yazısı..ne kadar defosu olur bilmiyorum..yazının sonu nereye varır bundan da emin değilim.. sadece paylaşacak çok şeyimiz var.. herkesin herkesle.. hayatın insanla.. insanın hayatla..birbirimizle..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)