25 Ağustos 2011 Perşembe

'esir' istanbul 2011





esir


eriyorum bakışların her değdiğinde bana
keşke gri bir bulut olsam
şehrin üstünde dolaşan
belki dokunurum sana
işe yaramaz adamın tekiyim
hiç birşeyden anlamam
deli gibi seni sevmekten başka..

11 Ağustos 2011 Perşembe

'tavşan' istanbul 2011





tavşan

büyük bir varil içindeyim
kafatasım kırıklarla dolu
kalbim de
uyuyamıyorum yorgunluktan
esir olmuşum nefsime
kentin damarlarında akan insancıklar gibiyim
bu köşe başı benim
neden kimse geçmiyor
ağır yaralıyım
can kırıkları batmış ruhumun her yerine
uyuyamıyorum yorgunluktan
albino bir tavşan öleceksin diyor sırıtarak
sadece gözleri ve dişleri kanlı
öleceksin

'barla' denizli 1999







barla

küllenmiş gibisin
dilin eski bir saz gibi
acıyan bir yerin var
çok uzaktasın
sırtımda
ama benim ciğerlerimden nefes alıyorsun
bir derviş gibi
melodik konuşuyorsun
çorbandaki yumurta
çayındaki limon
taneleri yiyen karınca
inleyen ev
kara duvar
ağaçtaki ekmek
Süleyman mübarek
kırmızı gökyüzü
kırmızi kan kırmızı çay
kırmızı göz
bedeni esir
ruhu martı
kışın yakıcı heyecanı
suyun üstündeki sinek
koşuşan melekler
ve hep seninle uçuşan
konuşan dizinin dibinde
muti
ve sen hep kederli..

'uzak' denizli 1998








uzak


yeni kağıtlarım var
rüzgarda hiç sallanmaz
neler neler yazıyor üstünde
açık kapalı aydınlık karanlık
seçik ne yapmalı
kaçmalı mı
ama yapışık
sırtımdaki çıban
asmalı buynundan
içmeli çorbasını bakireler
suyundan
eskiyen kağıtlarım var
birbirine yapışmış sararmış
bir buğday gibi
ufak defek konuşuyorum
yeni yeni
neden uzaktasın
hatırlıyamıyorum en son dediklerini

7 Ağustos 2011 Pazar

'yavaşça' istanbul 2011


yavaşça


örümceklerle oynaşıyor ampul
titrek ve loş
yavaşça akıyor kanımız
yavaşça
...

oltasında hayallerin
uzanırken boylu boyunca
yüzerken derimi bir ustura gibi bakışların
yavaşça sokul yanıma
yavaşça..
hiç ayrılmayalım...