25 Aralık 2012 Salı

'kuzey' 2012 aralık istanbul






kuzey


denizi solumuza alıp aceleyle koşuyoruz kuzeye
güneş hep sağımızdan doğuyor
her ne kadar getgide üşüsek de
olsun, içimiz hep sıcak
çok fazla soru da sormuyoruz
melekler boğulmasın diye
bembeyaz gecelerin olduğu yere
koşuyoruz kuzeye
güneş batıdan doğana dek
durmak yok
koşuyoruz kuzeye..

27 Eylül 2012 Perşembe

'kaygı' istanbul 2012







kaygı

biliyorum iyi biri olmadığımı
her anımda yalpalar
düşe kalka düşlerim
.
.
utanmanın ne olduğunu sordum
şehre yeni giren göçebelere
bir kamyonun sırtına yüklenmişti hüzün
çocuklar sadece griyi görüyordu
topraktır dediler ki utanmak
unutmak nedir dedim
sensin dediler
.
.
kaçtım..

'mesken' 2012 istanbul








mesken..



kaç cephesi var evlerimizin
kaç yöne bakar
güneşi görür mü ilk doğduğunda
ya da batarken perdeleri örttürür mü
ya da kaç balkonu var evlerimizin
dışa taşan, konuşan, apayrı
içi mi güzel yoksa dışı mı
muhiti nasıl, ya komşuları
iç dışa dış içe çevrilse diyor derviş
kaç yüzümüz var etrafa bakan
tecelliler doğar mı içimize
gençken mi yoksa ölüm döşeğinde bile
kör müyüz perdelerimizden
ya da ne kadar uzar irşad kaleleri
ruhumuzun gümüş ışıklı balkonlarından
ya da kimlerle oturup kalkarız
zihnimizin komşuları kim
tefekkür gemilerine binip
hangi limanda demirleriz

kaç yüzlüyüz ya da
kaç yüzümüz nifak bakar
kaç yüzümüz inkarda
ya da bir tek yüzümüzle
teslim olabiliyor muyuz hakikata..

11 Eylül 2012 Salı

'bir hayvanın anlattığı insan' istanbul eylül 2012








bir hayvanın anlattığı insan






bir kelebek gibi simetrik olmasaydı evren
ekvatoru olur muydu dünyanın
oval yörüngesinde gezinirken gezegen
hiç sapmadan öyle muallakta
şakağı olmzadı ya da insanın
olmasaydı zıtlıklar
olmazdı göğüs kafesi, göbek deliği

bir kelebek gibi simetrik olmasaydı evren
nasıl doğururdu mahlukat
nasıl doğururdu hiç sevmeden
öyleyse bir ağaç insan kadar olmasa da
sevmeden uzanamazdı ışığa
ve insan kadar sevemese de
varlık tüm hücrasıyla
en mutlu esiri olamazdı serüvenin
en çok olmayana ergide yansıtırken isimleri
hiç biri insan kadar sevemese de
ve hiç biri düşemeseler de aşağılara insan kadar
sevmesi gerektiği kadarını bilerek
en büyük depremini yine tüm vücut sahipleri
                                              'insandan başka'
kusarken görevi icabı
anlar ki en dibinde de bu çukurun
ve anlarki uzayın son noktasında da
en kamil bileşiği olan varlığın
tüm simetrisiyle yani tüm zıtlıklarıyla
kurulmuş oturuyor insan
tüm kibriyatıyla
bazen samimi ama çoğu zaman
hiç samimi olmadan...

10 Temmuz 2012 Salı

'boğuluş' 2012 istanbul








boğuluş


üstünkörü bakıyorum hayata
ama sana bakamıyorum öyle
öylece sana bakarken geçiyorum kendimden
ve geçerken kendimden
son durakta sende iniyorum
artık bakamıyorum hiç bir yere
gerek de yok zaten
bir okyanus gibi gözlerin varken

9 Temmuz 2012 Pazartesi

'içimde' 2012 istanbul








içimde


istanbulda kim var
onbeş milyon yanlız insan
umrumda değil boğaz, köprü, martılar
herşey kifayetsiz, nefesim noksan
hiç bir şeye gerek yok
eğer içimde sen varsan..

17 Mayıs 2012 Perşembe

'kül' istanbul 2012









kül




üfül üfül eserdi
ölüleri dirilten nefesiyle
kentin dingin ve sessiz damarlarında
kaknüs kuşu sanki
sakalında kırçıllar da vardı
gönlünde hep vuslat

çocuklar vardı onun adını taşıyan
bissürü..
aydınlık gözleriyle emerlerdi
tecelli memelerini
ve bu çocukları kimse
anneleri başta olmak üzere
kimse uğurlamadı

uçarken kaknüs gibi
kanatlarında havariler sallanırdı
kıvrık sayfaları vardı
gagalarında taşıdıkları şifrelerde
hayatın anlamı değil sadece
evrenin kendisini sığdırıp
dönmemmecesine bir göçe çıkardı
tek kişilik bu kavimin
görünüşte cüce devi

üfül üfül eserdi
muştulanmış baharların rüzgarı
hepsini sığdırırdı küçücük ciğerlerine
tüm dünyayı kuşatacak rüzgarları
aşktan bahsetse sadece
ömürler yetmezdi

bilmediği ülkelerde
görmediği kentlerde
tanımadığı yuvalarda
kendinin olmadığı yumurtalar için
kuluçkaya yatardı

çok güzel gözleri vardı kocaman
hep aşk bakardı






14 Mayıs 2012 Pazartesi

'masumiyet' 2012 istanbul










masumiyet

                                  bi umut..

bekirin gömleği
bir hayalet gibi öylece duvarda
barındırıyor içinde tüm yalnızlıkları
...
bu kirli kentin
ıssız bir tepesinde sanki
fırtınalara rağmen
kımıldamadan duruyor
uzaya fırlatılmayı bekleyen
bir maymun
bekir...
bağımlılığını ilan etmiş
tek kişilik bir ülkenin
müptela bayrağı
...

18 Nisan 2012 Çarşamba

'kırmızı bakışlı hayat' 2012 İstanbul



kırmızı bakışlı hayat




yavaş yavaş koşalım betimlenmemiş bu patikada
sadece aşkı konuşalım
sen yalpalaya yalpalaya bakarken batan güne
beraber zikredelim isimleri
yapraklar hışırdarken
her dokunuşta tecelliler soluyalım
kıpkırmızı okurken hayatı
her dokunuşta evet her eylemde
her harekette yansımalar
uçuşalım hadi gel kelebekler gibi
denizlere akalım
köpüklerinde dalgaların
kainatı da okuyalım hayatla
yıldızlara çarparken sözlerimiz
sadece aşkı konuşalım
kıpkırmızı okurken hayatı

13 Mart 2012 Salı

'siyahkalem' şubat 2012 istanbul







siyahkalem



ateşe yaklaşalım biraz daha
yaklaşalım ki söylediklerimizi
daha rahat okusun
minyatürü çizilmiş kuyruklular

simsiyah bir gündüzde
amnezi koksun otlar
basarken gözlerimizle
yine de ferahlıyalım biraz daha

yeşerirken damarlarım
dişlerken yarım yamalak
sadi'nin dişleriyle
bir üst geçitten sakince
kıpkırmızı bir öğlende
hüzün biçelim şemsin orağıyla
artık ölmek gerek
aşk dökülen koruluklarda

'anevrizma' şubat 2012 istanbul







anevrizma


                                       son vandaliste..


sevdiğin gibi konuşuyorum
dilimde hep aynı tat
barut kokarken parmaklarım
sevdiğin gibi konuşuyorum

kanserli ruhumu saçarken sağa sola
yağlı saçlarımın arasından akıyor
pıhtılaşan hayatlar
sevdiğin gibi konuşuyorum

mosmor bir gecede
grunge'a dokunuyor melek
karganın biri düşürüyor kalbimi gagasından
sevdiğin gibi konuşuyorum

bir ergenin ruhu gibi kokuyor
atmayan bu kalbimin şarkısı
iftira! iftira! bu bir iftira
sevdiğin gibi konuşuyorum...

'açım' şubat 2012 istanbul







açım
                               
                                           * * * 'a


ne kadar yorgun bakıyorsun
kalbin bembeyaz bir ayrılık mevsimi
geçmişin tüm serüvenleri
akarken yanağından
damlasında okyanus
hıçkırığında tufan
nefesinde mesih
o kadar açım ki sana
bi gülümsesen
yağmurlarla yıkanan
serin bir gecenin ardından
sadece sen gelsen.
sessiz sedasız.

7 Ocak 2012 Cumartesi

'hata' istanbul 2012






hata

ayarsızım
ateşten bir koltuğa oturup da ben
bir kuş gibi korkak
satıp da bakışlarımızı
beraberce koşsak

arsızım
arayı açma
ama ben her kalıba girip de
akamadan hiç
gergefler içindeki çocuklarla

akılsızım
her savaşta yenilen ben
kalkmaz yerden bakışlarım
sana dokunamazken

6 Ocak 2012 Cuma

'uzak' 2012 istanbul


uzak

alamazken nefes bile
senin için herşeyi göze alıp da ben
hazırım kendimden bile geçmeye
ama teninden vazgeçemem


belki bu esen rüzgarda vardı kokun
bi kaç gün önce karışmıştı nefesine
ve şimdi okşarken yanağımı ılık ılık
bu şehirden gidemem..

başım dönüyor
aklıma her geldiğinde gözlerin
içim karma karışık
ya bi daha dokunamazsam rüyalarına
gidersem..dönemem

'seyyah' 2012 istanbul





seyyah


bak ne kadar ılık akıyor kanım
sen diye diye
ve her yere baktığımda niye
hep sen niye
bak ne çok yanıyor canım
ölmeye hazırım
sen yokken dirilemem
hiçlikten uzak yokluğa yakın
nefesine müptela
nereye gittiğini bilmeyen bir seyyahım..