31 Aralık 2011 Cumartesi
'saman' 2011 izmir
saman
sirkeye bandırılmıştı hüzün
ondan içime çekemem aysız sokakları
ağlamam da ondandır
meşin bir sanduka içinde
ve ondandır yaşlanmam
gülümsemem, yemem, içmem
kimse bilmesin diye
yorulurum gidemem
bir guguk kuşuyla hasbihal belki
keserken bileklerimin bakışlarını
felçli olmuş bir serçeyim
gidemem...
15 Kasım 2011 Salı
'hiç vaktimiz yok' 2011 istanbul
hiç vaktimiz yok
hiç vaktimiz yok
dönüyorsun bulmadan sonu
yok vaktimiz hiç
ve hiç kimseyle paylaşamadan onu
dım dızlak göçüyoruz istemeden
avuçlarımızda sadece zift
gözkapaklarımız paslı
unutmuşuz dereler akıtmayı yanaklarımızdan
vaktimiz hiç yok
bir damlayı verip de
yerine okyanuslar alamadan
bu göçen son kavim mi bizimkisi
yoksa bu kavim tek kişilik mi
balık gibi bilip de yüzmesini ben
neden boğuluyorum bileğimdeki bu sığ suda
neden!!!
ruhumdaki bu felç
kirpiklerim bile oynamazken
neden tırnaklarımla tırmanmaya çalışıyorum
neden!!!
hiç vaktimiz yokken
'all i need' 2011 izmir
all i need
kelimelerde yandığında düşlerim
aynı anda saçlarından güneşler akardı
yarım yamalak yalardı bulutlar arasından
-sensin! tüm ihtiyacım olan..
diyen tarlalara akarken sözler
kargılar arasından gülümseyerek akardı güneş
-artık hiç akşam olmayacak..
der gibi
ya da yarın belki batıdan doğacak
'dip' 2011 istanbul
dip
bezgin bezler satan bir bezirganım ben
arşını hep titreyerek tutan
ve sadece yamalı kefenler satan
ama çırılçıplak bakarken
flamingolar kadar aklım yerinde
bakışlarıma inme indiğinden beri
göğü silip parlatamıyorum
karanlığın sütünü içirken
pırlanta memelerinden
sadece ölüm çağırıyor beni
lunaparkı andıran
seyrek dişlerin arasından
'daha sararmadan düşen yapraklar 2' 2011 bursa
daha sararmadan düşen yapraklar 2
daha çok yeşildiler
.
.
.
bir albatrosun inişi gibi baktın
henüz sararmayan yapraklar
döküldüğünde ahaste, çınardan
kırılmadık kemiği kalmadı ruhumun
çok taze yemyeşil yapraklar
ilkin hicrete döküldüler
alçıya alıp da tüm ruhları
bir destan gibi tunada sürüklenip
turuncuyu andırdığında güneş
tekrar tekrar uzaya döküldüler
.
.
.
daha çok yeşildiler...
'daha saramadan düşen yapraklar' 2011 balıkesir
daha sararmadan düşen yapraklar
bitişiğimde bir yılgın
kendi kendine dikmiş dudaklarını
söylemesin diye tüm olanları
hemşire koş!!
al dikişlerini yılgının
konuşsun kükreyerek
omuzlarındakilere bir baksın
ağlayarak kalksın harflerle ıslanmış yatağından
harfler...
nal sesleri gibi patırdasın
rüzgara karışsın haykırdığı bu şarkı
nakaratına sığınsın
yeleleri yıldızlara çarpan bu yılkının
ikinci kez bestelenmiş bu cihat şarkısının..
3 Ekim 2011 Pazartesi
'papatyam' istanbul 2011
papatyam
benimle kim kalacak, ışıklar kapanınca..
memleketler var aramızda, dağlar var
uzaktasın çook uzağımda
ellerim terliyor her geldiğinde aklıma
içimin en uzağında
lütfen çal kapımı, gir nefesinle içeri
süzülsün kokun yatağıma
ihtiyacım var su gibi sana
bir damla gibi dolaşırken vücudumda
kirlensin boş ver anlarımız
aynı anda bakalım aya
eşiğinde beklerken dudaklarının
bana hep enuzakyakındasın..
28 Eylül 2011 Çarşamba
'bir tek' denizli 1998
Bir tek
Dokunaklı güneşler yiyen
Soğuk almış perilerin
Ve ışıktan prenslerin yaldızlı pelerinlerinin
Savrulduğu bir kuşatma anında
Sevişildi toprağın iman üfültüleriyle
Bozkırın zikirleriydi kan şıkırtıları
Simli saldırılar yapıldı nefislere yataklarda
En büyük muharebe
Ahtapot vantuzlarıyla döne döne girdaba girerken
Yosunların yeşilliğini yuttum
Altın sindirdiğim günden beri
Günahlarımla hep kendim vuruştum
17 Eylül 2011 Cumartesi
'yıldız doğumu' istanbul 2011
yıldız doğumu.
nefeslerle mayalanmış refujlar bıraktım
imla hatalarıyla dolu asfaltın kıyılarına
sıyırık gülüşüyle yaşlı bir bakire
ruhunu satılığa çıkarmış
sıraya girmiş bebekleri gördüm
ve kokladım pudralı terlerini
koşmuştuk eskiden bu yolları babamla
şimdi artık yanlız tırmanıyorum taraçalara
bir martı yavrusuyla sevişiyor karga
gece..sandım hiç doğmayacak gözlerinden güneş
yalnızlığa inat yine ben
vals yaptım bacalarla
antenlerle harmandalı
gizli gizli emzirdi yarasanın biri bir anne şefkatiyle
erittim tavanda yıldızları
kökleri uzayda olan bir ağacın meyvalarıydı
yıldızlar..gözlerinin çocukları
ilkin ellerimin teri sandım
eriyip akan yıldızları
ahhh..acırken gözlerim ağlamaktan
sürdüm yıldızları bacaklarının arasına
siyah çorabına takıldı gülüşlerim
dişledim gençliğimin geçmişini
keşke bir ninem olsaydı kör ve dilsiz
dudaklarıyla söndürebilen güneşleri
doğursaydı yeni yıldızları
hiç görmeyen göz bebeklerinden
13 Eylül 2011 Salı
'(s)övgü' istanbul 2011
(s)övgü..
tüm hayata sövmek
psikopat kargaların gagalarıyla
saldırarak hiç acele etmeden
ayıklamak gözleri tüm bedenlerden..
'çıplak' istanbul 2011
çıplak
keşke giyinseymiş gri bir bulutla galata
meleklerin doğurduğu çıplak bir peri gibi
rüzgara karşı kollarımı açıp da
tüm akşam ısıtsaydı içimi..
'özledim' istanbul 2011
özledim
bu gece uzun uzun konuşalım
kısa kırmızı elbiseni giy
hiç dallandırmaya gerek yok
budaklandırmaya da
iki kelime var sadece dudaklarımda
...
özledim çok..
'uçuşşş' istanbul 2011
uçuşşş
yine de uçmalıydık
gökyüzünün dibine
solucanlara binip de
yakınlara uçmalıydık
yedi karga ben bir de
flamingolara savaş açmalıydık..
25 Ağustos 2011 Perşembe
'esir' istanbul 2011
esir
eriyorum bakışların her değdiğinde bana
keşke gri bir bulut olsam
şehrin üstünde dolaşan
belki dokunurum sana
işe yaramaz adamın tekiyim
hiç birşeyden anlamam
deli gibi seni sevmekten başka..
11 Ağustos 2011 Perşembe
'tavşan' istanbul 2011
tavşan
büyük bir varil içindeyim
kafatasım kırıklarla dolu
kalbim de
uyuyamıyorum yorgunluktan
esir olmuşum nefsime
kentin damarlarında akan insancıklar gibiyim
bu köşe başı benim
neden kimse geçmiyor
ağır yaralıyım
can kırıkları batmış ruhumun her yerine
uyuyamıyorum yorgunluktan
albino bir tavşan öleceksin diyor sırıtarak
sadece gözleri ve dişleri kanlı
öleceksin
'barla' denizli 1999
küllenmiş gibisin
dilin eski bir saz gibi
acıyan bir yerin var
çok uzaktasın
sırtımda
ama benim ciğerlerimden nefes alıyorsun
bir derviş gibi
melodik konuşuyorsun
çorbandaki yumurta
çayındaki limon
taneleri yiyen karınca
inleyen ev
kara duvar
ağaçtaki ekmek
Süleyman mübarek
kırmızı gökyüzü
kırmızi kan kırmızı çay
kırmızı göz
bedeni esir
ruhu martı
kışın yakıcı heyecanı
suyun üstündeki sinek
koşuşan melekler
ve hep seninle uçuşan
konuşan dizinin dibinde
muti
ve sen hep kederli..
'uzak' denizli 1998
yeni kağıtlarım var
rüzgarda hiç sallanmaz
neler neler yazıyor üstünde
açık kapalı aydınlık karanlık
seçik ne yapmalı
kaçmalı mı
ama yapışık
sırtımdaki çıban
asmalı buynundan
içmeli çorbasını bakireler
suyundan
eskiyen kağıtlarım var
birbirine yapışmış sararmış
bir buğday gibi
ufak defek konuşuyorum
yeni yeni
neden uzaktasın
hatırlıyamıyorum en son dediklerini
7 Ağustos 2011 Pazar
'yavaşça' istanbul 2011
yavaşça
örümceklerle oynaşıyor ampul
titrek ve loş
yavaşça akıyor kanımız
yavaşça
...
oltasında hayallerin
uzanırken boylu boyunca
yüzerken derimi bir ustura gibi bakışların
yavaşça sokul yanıma
yavaşça..
hiç ayrılmayalım...
25 Temmuz 2011 Pazartesi
'balık 2' denizli 2001
balık 2
bileklerimi kesen bu horoz gagası
akacak kanım
ne fısıldıyor duyuyor musun
ellerin kederli
nefesin yosun
bu bilmem kaç yılın kavgası
.
.
.
narin bakışlarla uçarı bi sevda
yanlızlığın ruhu yakan aşkı
ve sen
gülleri kıskandıran yaralı
biraz yakınıma gel ne diyorsun
.
.
.
nedir hayat, ışık, varlık ve yağmur
.
.
.
ölmeğe gelen balıklarda aradım selamını
ölmeğe gelen balıklar dinler şikayetimi
ölmeğe gelen balıklar hep seni savunur..
'rahimdeki kalp' denizli 2000
rahimdeki kalp
kanserini yemek istiyorum
siyaha dönmeden yüzün
kolajımdaki kanlı el kimin
hiç bitmez içimde hüzün
kahkahalarla örülü kanaviçe
kemiklerinde yorgun
ömür bitmez...
bitmez bu işkence
çöl üzgün
kanserini yemek istiyorum
siyaha dönmeden yüzün..
'şeker' denizli 2000
şeker
güneş kaç kere geçti üstümden
beş bab daha cevşenden
okudum..
çayıma bi şeker atıp
yudum yudum
içtim zamanı
ve her yanını
saran o ürpertiyle
okudum..
alın yazımı
'mislina' izmir 2011
mislina
uyumuşum ve ninni
duvar
oysa yedi kişiymişiz yedi
.
.
dudaklarımızda hep ayrılık var
kaç!..kaç burdan kaç
bu para geçmez
mağara..
çok açım çok aç
seyr' 2 izmir 2011
seyr 2
gözlerin dipsiz bir kuyu
kaburgama sığmıyor nefesim
uzan...
ben seni seyrederim
hatta uyu..
ya bu gece doyamazsam
uyan..
ben seni seyrederim..
gözlerin dipsiz bir kuyu
kaburgama sığmıyor nefesim
uzan...
ben seni seyrederim
hatta uyu..
ya bu gece doyamazsam
uyan..
ben seni seyrederim..
21 Temmuz 2011 Perşembe
'aşka mola' izmir 2011
aşka mola
bir tek battaniye var
uyusak mı..
.
.
.
tüm sözler duman olmadan
güneş lagünün üstüne doğmadan
uzansak mı..
.
.
.
bir tek battaniye var
hafifçe ve serin
çim kokuyor rüzgar
'el' izmir 2000
el
bir öğleden sonraydı
hava biraz soğuk ve yarı açık
ama güneş hoştu öğleden önce
yürü ruhlar yürü
ruhlar müebbet ruhlar
bu şehrin her köşesinde
çırılçıplak ölüm var
'umma' denizli 2001
umma
kim düşlerdi
gecelerimden akan hüzün meleklerini
kim elleyebilirdi de
damarlarımda dolaşan
şeytan meleklerini
batırrr!!!
ve kim karanlığa gömebilirdi..
'acı' denizli 1999
acı..
anlaşılırlığı zordur hayatın
semensi kokular salar
buğulu gözlerinden sayfaların
yakar..ten , nefes ve dil..yakar
işte burdasın tam burda
büyük bir imtihana çalışırsın
kesildi mi kalbinin hoplaması
kasvet bile saramaz geceyi
o yüzden ruha hoş gelmelidir
belki acı..
'kirli' denizli 2000
kirli
bir heykelin altındaydık
bahar da gelmemeli demişti bize
kış da
çok soğuktu sen bilmezsin
dualarını etti böcekler ve kuşlar
oysa sen
bir balık kadar bile
parlak değildin mücrim yaz
dilekler tutmasını da bilmiştik
herşeye rağmen
'n'olur!!' denizli 2000
n'olur!!
fırtınalar dinince gel
yürek durulunca
rüzgar fısıldarken kulaklarına
bulanıklığı kesilirken hayatın
yağmur ol..
.
.
haberim yok..
son damlası okyanus ömrün
gel..
fırtınalar dinince
ruhun tülsü kanatları
seni beklemekte..
'yok' izmir 2011
yok
bak uçuyor gece
güneş belki hiç doğmayacak
bu bahar gelmez
kış bitmez
yaz yok
güneş belki hiç doğmayacak
duman yok
sen yoksun..
10 Temmuz 2011 Pazar
'riya' 2011 istanbul
riya..
içeri gir dedi görevli
her kim varsa bekleyen
içeri
.
.
.
ruhların salatasını yerken
yakalandı kediler
leşlerin mahkemesinde kesildi
duman içinde
küfle mayalanmış idam
.
.
.
duş alındı salyalarla
içeri girdi ufak tefek bi adam
sen kimsin
ben senim
.
.
.
havuzunda boğuldu
silik yüzleri kendimin
yıllardır kaç yüzüm oldu
kaç yüzlü biriyim
.
.
.
8 Temmuz 2011 Cuma
'ses' 2000 izmir
kafamı ağrıtan gölgeler
içimdeki en tatlı acı
ve utanmadan bağırışlarım
tuttuğum en uzun oruç
nefesimdeki kan kokusu
evet utanmadan bağırışlarım
uzun yıllardır susmuşum belli
içimde hep ölüm korkusu
bu toz
duyuyorum epeydir
evet bu onun sesi
nereye ben
sen
evet sen
bu kalabalık, bu sur neyin nesi
yoksa rüya bitti mi
'plastik uçurum' 1998 denizli
hep yalancı şiirlerle bezediğim
kanıksak bir boşluktayım
tenin sentetik bir pelte
belki yeni yeni uyanmaktayım
bir itten daha aciz olduğum
bu şehirde
ben tutkunuyum doğmayan güneşin
sen; batmakta olan bu geminin
gözleri felfecir kaptanı
örselenmiş her yanı
bu lain coğrafyanın
akan ırmakları irin
gün bile yalandan ışıltı
sabahleyin
koyu ve kor bir kıvam olarak ins
belki de yüzdüğü denizdir bu geminin
'güneş' 2011 istanbul
güneş
ölümü tümörlerinde hisseden bir karınca gibiyim
yerin altında ve hep koşarak
telaşımın anlamsızlığı
saatlerden emir alırcasına
esir ve titrek
ben jack'in kırık kalbiyim
ya da intikamı
labirentler içinde ayaklarım ve zihnim
belki de nefes bile almıyorum
yüzüme çarpılıyor günahlarım
güneş hayat mı veriyor bize
yoksa yutarsak arınırmıyız yanarak
'nefesgöz' 1999 denizli
sırtımdaki kalp atışı
şehrin dışına attım ne varsa
kokun hiç gitmiyor ciğerimden
özledim çok
en son sözlerin ayrılırken
içinde kitaplar saklı
bana yazdırdığın
beynim kuruyor aklıma her geldiğinde
düşünemiyorum
beni her an öldüren ve her an tekrar dirilten
nefes gibi gözlerin
ayrılırken son sözlerin
……….çok özledim
'bellibelirsiz' 2011 istanbul
bellibelirsiz
esrik yeşili yeni baharın
himayesinde sokakların
elleri kanayan kızlar
soluklarındaki koku
hangi vahşetin şarkısı bu
acı araba frenleri
korkusuz deniz atları saldırırken
dipsizliğinde çiçeklerin
birbiri içinde gülüşlerin
salyasını içerken itlerin
yavaşlıyor mu
yumurtası kuşunun
kirlenmiş kirpikleri
uçurumun dibinde sevişken
albino hayaletler
emziriyor enikleri
olduğu gibi uçan ve yapışan kemiklerine
esrik yeşili yeni baharın
hangi vahşetin şarkısı bu
hep kaybediliyor anlar
geri gelen ne var
hiç
utanç
bir tümör
yarısı taşmış içimden
hemofili hayaletler
servinin gölgesinde akıyor hep
kımıldayamıyor yerinden
biri bas çalıyor
elinde bedenden gitar
saçlarından teli
dişleriyle akordluyor düşleri
belli belirsiz bir şarkı
ölümü anlatan
herkes etrafında dönüyor
soluyor yuvarlanarak
herkes uyuyor koşarken
her uyanışta kabuslar
ağır aksak damarları
kargaların seslerinde şehir
usulca uzanır ve erir
'soluk' 2011 istanbul
yakaladın yine beni
akarken
çok gürültü var
düşlerimde göremiyorum yıllardır
yakaladın yine beni
sarılırken
ayalkarına deniz atlarının
sandığım bu romanda
oynarken
tüm ihtiyacım olan
her gün
sadece sen
5 Temmuz 2011 Salı
'beton' 1998 denizli
beton
eri üstüme eri tüm ne varsa
tüylerini yapıştır
yitikliğinde en uzakyakın
gece nerede sabahladın
uzan üstüme uzan ne yanarsa
bedenini yapıştır
gece her tahıl tanesinde
ölüm betonlara çarpmıştır..
4 Temmuz 2011 Pazartesi
'ene' izmir 2011
ben..
tanışmışmıydık senle önceden
ufalanmış dilimin
pasını yalarken
.
.
.
dibinde ben olan bu okyanusun
ben..
beni tanıyor musun..
'günah patlağı' izmir 2004
günah patlağı
zamanın küflü yutağında
dişledikçe düşleri
y
ı
r
t
ı
l
konuşulmayan kelimelerin
h
a
r
f
l
e
r
i
takıl
örümcek ağlarında
sarkıtlarında gölgelerin
içeri gir hayal içeri
ben burda değilim şimdi
aşk
y
ı
k
ı
l
günahlar patladığında..
'bitgin' istanbul 2011
yırtılıyor penceresindeki buğuların
tozlarını aldığım
uzan
uçurumlar dibinde
biten kırmızı
gırtlağıma takılan pudura
uyan
rüzgara takılan
derin uykudan
tırmalarken içimi
rüyalarda koşamadığım
gözümdesin
çok uzak
dayan
bana
ve sentetik ormanların kokusuna
içinde tavşanların otladığı
hızlanamıyorum
ruhumdaki alçılar
battıkça güneşler gibi toprağa
bana bir cımbız getirin
kalkamıyorum ayağa
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)